İbadetleri Çocuğunuza Bahane Olarak Sunmayınız…

İbadetleri çocuğunuza bahane olarak sunmayın…

Ayşe 8 yaşındaydı. Sürekli annesiyle birlikte olmayı gözlüyordu. Annesi ise ibadetlerine çok düşkündü. Vakti girdi mi namazını kılar, her fırsatta Kur’an okur, tesbih çekerdi.

Ayşe ne zaman annesini yanına çağırsa, onunla birlikte olmak istese annesi, “Şimdi namaz kılacağım, Kur’an okuyacağım” diye cevap verirdi. Yine bir gün annesiyle birlikte parka çıkmak istemişti. Annesi de yine aynı cevabı vermişti: “Namaz kılmam lazım yarın çıkalım.” O da “Öff be! Sen de hep namaz kılıyorsun. Bu namazı hiç sevmiyorum!” diye ağlayarak odadan çıkmıştı. Benzer bir durum 5 yaşındaki Mehmet’lerin evinde de yaşanıyordu. Annesi ve oğlunun en çok sevdiği programlar televizyonda çakışıyordu. Anne hatim programını, oğlu da o saatteki en çok sevdiği çizgi filmi izlemek istiyordu. Anne “Hatimimi bitirmem gerekiyor.” diye çocuğunun ısrarla çizgi filmini izlemesine izin vermiyordu. Mehmet de hep ağlıyordu. Mehmet 6 yaşına geldiğinde kendisine Kur’an öğretmek isteyen ablasına “Ben Kur’an’ı hiç sevmiyorum, öğrenmek de istemiyorum!” demişti. Zeynep 12 yaşındaydı. Annesi ile birlikte arabada giderken en sevdiği müzik kanalını açmak istiyordu. Annesinin istekleriyle ters düşüyordu. Anne ilahi, Kur’an dinlemek istiyordu. Bir gün yengesinin arabasında Zeynep, “Oh be! Annem yok! İlahi ve Kur’an da yok, istediğim kanalı dinleyebilirim!” demişti. Yengesi şaşkındı…

Önce nasıl sevdireceğinizi düşünün

Dinî konularda çocukla inatlaşmak, zorlamak, örnek olma adına olsa da, ne kadar doğru olduğuna inansanız da çözüm değildir. Aileler uzlaşmacı bir yol sergilemeli, çocuğu cezalandırır konuma düşmemeli, onları zorlamamalıdır. Anne-baba öncelikle nasıl sevdirebilirim diye düşünmeli, çocuklarıyla konuşmalı, anlatmalı, yaşına ve bireyselliğine uygun çözüm yolları üretmeli, orta yolu ve dengeyi sağlamalıdır. Çocuklarıyla sevgi bağı güçlü olan ebeveynler, muhakkak çocuklarına önce örnek olacak, sonra da onlara sevdirerek, dinî vecibelerini yerine getirmelerine yardımcı olacaklardır. İbadet saatlerimiz asla çocuklarımızla aramıza girmemeli, hatta onların da gözlediği bir paylaşım saati olmalıdır!

Üç annemiz de bir yerlerde hata yapıyorlardı. Birinci annemiz çocuğuna hiç vakit ayırmıyordu. O hep evdeydi ama nitelikli ve kaliteli zamanı yoktu çocuğu için. Çocuk da sevildiğini hissedemiyordu. Annesiyle arasına giren ve bahane olarak sürülen bu namazı kendisi de sevmemeye ve öfke duymaya başlamıştı. Çünkü sonrasında da annesi sözünde durmuyor, onunla oynamıyor veya parka götürmüyordu. Çözüm nasıl olabilirdi? Namaz kılarken anne onun yanında olmasına izin verebilir veya birlikte kılmayı teşvik edebilir, ödül olarak da parka çıkabilir veya oyun oynayabilirlerdi.

İkinci annemiz ise hatimini bitirmeyi istemekte çok haklıydı ama çocuğuyla inatlaşmamalı ve onunla konuşarak uzlaşmalı, anlaşmalıydı. Bu, bir gün oğlunun çok sevdiği çizgi filmi birlikte izlemek ve bu çizgi film üzerine onunla birlikte yorumlar yapmak, diğer gün de oğlu ile birlikte hatim programını izlemek, ona da takke takmak, yanına oturtmak ve onun parmağıyla birlikte Kur’an’ı takip ettirmek olabilirdi. 12 yaşındaki ergen kızımızı da annemiz anlamalı, zorlamamalıydı. Yolda giderken kızının istediği müzik kanalını, dönerken de ilahi dinleyerek onunla uzlaşabilir, anlaşabilirdi.

Zaman

Yazar: EK

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir